12 Temmuz 2013 Cuma

Core ''Stone Temple Pilots''


Yine bir debut olan Core 1992 Eylül ayında yayınlanır ve Sex Type Thing, Plush, Wicked Garden, Creep, Dead & Bloated gibi şarkılar hit olur. Albüm satışının başarısına rağmen, müzik basını grubu grunge taklitçileri olarak yorumlar. The New York Times’dan Jon Pareles 1993’teki konser izlenimleri yazısında, Stone Temple Pilots’ın slow parçalarını 2. Kalite Pearl Jam, orta-tempo parçalarını da Nirvana kopyası olarak değerlendirir. Ocak 1994’te Rolling Stone dergisi anketinde grup okurlar tarafından En İyi Yeni Grup seçilirken, derginin yazarları tarafından En Kötü Yeni Grup olarak anılır. Bir sonraki ay, Amerikan Müzik Ödüllerinde STP, En İyi Yeni Pop/Rock Sanatçısı ve Yeni Heavy Metal/Hard Rock Sanatçısı ünvanını alır. Mart 1994’te , grup En İyi Hard Rock Performansı dalında Plush adlı parça ile Grammy Ödülü alır. Ulan bu adamlar birilerini taklit edip o sarkilari cikarttilarsa, keske herkes oyle yapsa! Bu kadar güzel bir albüm için bu lafı söyleyenlerin kulaklarından şüphe ediyorum açıkçası. Dönemin müzikal tavrini en başarılı yansıtan gruplarından biri olmuş, anında bütün festivallere headliner, bütün müzik odullerine kafadan hami olmuşlardir.

Albümün ilk şarkısı Dead and Bloated gümbür gümbür açılış parçasıdır. albümün devamında gümbürdeme devam etse de diğer albümlerinde pek rastlanmaması üzücüdür.

İkinci şarkı Sex Type Thing Stone Temple Pilots'ın en gaz şarkısı olmakla birlikte fazlasıyla Alice in Chains tadı verebilir. Klibinde ise şimdilerde görmeye alışık olmadığımız bıngıl bıngıl bir Scott Weiland var. Nerde o çökmüş çöp gibi kalmış Scott nerde bu şarkının klibindeki Scott.

Bu tempo yavaşlamayacak sanırım üçüncü şarkımız Wicked Garden bence albümün en sıradışı şarkılarından o dönemi, dinlenilenleri ve zevk alınanları belli etme konusunda prototip olarak gösterilebilecek, her daim aynı gazla dinlenebilecek sayılı parçalardan. Eski model (pembe saçlı) Scott Weiland ve nasıl azılacağını iyi bilen bir seyirci güruhuyla çekilmiş süper bir klibi vardır. Unplugged versiyonu biraz farklıdır. En az orijinali kadar güzeldir ama. " burn burn burn burn, burn burn burn burn. "

Yok abi bu adamlar durmayacak sıradaki ve dördüncü şarkımız No Memory hala açılıştaki gaz devam ediyor. Ritim güzel fakat hadi Scott nerdesin? derken şarkı ensturmentalmiş bitince farkettik :)

Beşinci şarkımız Sin. Hangi günah masum ve uslu olabilir ki aynı tempoda devam ediyoruz. Fakat oda ne?
''still shackled to the shadow'' diyor Scot vurgulu vurgulu bi durdu sanki küçük bir mola gibi tabi mola kısa sürdü ve şarkı yine başladığı ritimle sona erdi.

Altıncı şarkımız Naked Sunday hala uçuştayız durmak yok ulan! Scott Weiland megafondan söylüyor sanırım bu şarkıyı da megafonu sever kendisi konserlerde çok kullanır. Şarkıyı dinledikten sonra ağzınıza takılacak mırıldanma şudur baştan belirteyim " aaaaa, wooooow, aaaaaaa, yeaaah. "

Yeter artık ama yorulduk derken yedinci şarkı başlıyor Creep isimli bu parça daha başından nasıl bir duruşa sahip olduğunu şarkının sonunda nasıl dinleyiciyi derbeder edeceğini belli ediyor. Şarkıda yer alan ''i am half the man i used to be'' kismi ayrılıktan sonra bir erkek icin en ic paralayıcı ve karsi tarafa iletildiginde en geri dönme etkisi yaratabilecek cümlesidir. Neyse soluklanalım dedik çöktük resmen.

Sekizinci şarkıya geliyoruz ve Piece of Pie isimli şarkı bu nasıl bir introdur kafalar istemsiz sallandı be! Çok vurucu ve sert bir şarkı sözleride şarkıyı tamamlamış güzel bir ritim ve sert bir ton kafalara özgürlük.

Dokuzuncu şarkımız Plush belkide albümün en güzel şarkısı grunge'ın en güzel örneklerinden birisidir. Katıksız bir grunge klasiği. Özellikle unplugged versiyonunda Scott Weiland'in vokaline hayran olmamak namümkün değil. VH1 Storytellers'da Scott Weiland bu şarkının kaçırıldıktan sonra öldürülen küçük bir kızdan ilham alınarak yazıldığını, ama bu olayı aslında kaybedilmiş ve bol takıntılı bir ilişkiyi anlatmak için metafor olarak kullandığını söylemişti.

Albümün onuncu şarkısı Wet My Bed şarkı uçmuş, hayal gören ya da deli olan bir insan'in monolog'u şeklinde.

Onbirinci şarkı Crackerman Dinlerken cayır cayır alevler gördüren şarkı. Uyuşturucunun dibine vurmuş bünyenin yaşadığı "Bad Trip"i anlatan bir şarkıdır kendileri. Şarkıyı söyleyenin uyuyamaması da kafiyeli ama gerçek üstü söz sıçrayışları da ondandır hep. Uyumaya çalışırken ayakkabısının içinde çamur varmış hissine kapılan şarkının kahramanı havayı tekmelemekte, elindeki lastiği hani şu lisede birbirimize tabanca gibi yapar atardık ya o şekilde eline takıp kendi kendine bir tabanca olduğuna inanmaktadır. Ha Sue bir trans-kadın olabilir elbette ama krakerden değildir ve dahası nakaratta anlatılan inlemeler, kaçma isteği ama kaçamama durumu ve aşırı düşünme halinden rahatsız olma hatta düşüncelerde kaybolma ifadesi pek çok şeye açıklık getirir.

Ve geldik son şarkımıza Where the River Goes isimli parça mükemmel bir kapanış yaptıran 8 dakikalık aşmış şarkıdır. Evet aşmıştır çünkü 8 dakikalık olmasına rağmen asla baymaz, aksiyonludur ve yaklaşık 6. dakikasından sonra devreye baritonlar da girer ve şarkı zirveye ulaşır. Bir albüm anca bu kadar güzel kapanır.'if i was stronger' diye başlayan bölümdeki vokaller scott weiland'ın en güzel vokallerindendir,




  1. Dead & Bloated
  2. Sex Type Thing
  3. Wicked Garden
  4. Sin
  5. Naked Sunday
  6. Creep
  7. Piece Of Pie
  8. Plush
  9. Wet My Bed
  10. Crackerman
  11. Where The River Goe



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder